Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şehir ile Birlikte Okumak,Şehir İçin

Geçmişi ne sıklıkla arıyoruz?Daha doğrusu ''geçmiş'' dediğimiz şeyi her aradığımızda bulabiliyor muyuz?Ya da her aradığımızda onu elimizle koymuş gibi bulabiliyor muyuz?Soruları çoğaltmak pek tabii ki mümkün.Bizi,varlığımızı hatırlamamız açısından sürekli olarak kamçılayan şeydir ‘’geçmiş’’.Geçmişi hatırlamak için çaba göstermek;okumak,gezmek ve en önemlisi görebilmek gerek.Kentlerin giderek ‘’yozlaştığı’’ şu günlerde maalesef bu mümkün değil.En azından kentler hakkında ‘’okumalar’’ yapabileceğimiz kaynaklar hala varlığını sürdürüyor.Bir memlekette yaşamak ve orayı tanımak çok daha farklı şeylerdir.Hemşehrilik mefhumunu eğer sadece orada ikamet edenler ile hatırlıyorsan sen sadece o şehirde yaşıyorsun demektir.Halbuki;bir şehri tanıyan ve o şehirle beraber varlığını hatırlayan her birey için asıl hemşehri yine o şehrin kendisi;binaları,kültürü ve tarihi olacaktır.Bunları bir arada yakalamak için edebiyat denilen sihirli harita bize hep yol gösterir. Yollarında yür

Türk Edebiyatı Tarihi-Mehmet Fuad Köprülü

Alfa Yayınları'na teşekkür ediyorum.Mehmet Fuad Köprülü'nün çalışmalarını özenle düzenleyip bastıkları için.Ben de bu sömestre güzel güzel notlar almak;üzerinde düşünmek,bilgi edinmek,merak etmek ve merakımı gidermek için bu eşsiz eseri aldım.Kitap ince kapaklı,muhtemelen ciltli olarak yok.Böyle de gayet güzel.İçerisindeki yazılar ise o kadar minik puntolar ile boğulmamış.Kapağını açıp başlamak için can atıyorum.Tabii bu kitabın yanında tertemiz de bir ajanda lazım.

Nane Limon-Anlatı

Fokur fokur kaynıyor ocağın üzerindeki cezvede nane limon.Üşütme tutmuş vücudum,adım atamıyorum.Tam ocağın altını kapatacakken;hapşırıyorum.                                                                        * * *  Yeni bir yıla girmenin heyecanını duymadım hiç.Yeni yıla sayılı günler kala hastalandım.Çoraplarım çift kat;kazağım bir organ,''geçmiş olsun'' dilekleri bir yorgan oldu.Yeni yıla az kaldı...Sahi heyecan duyuyor musunuz?Ya da siz de benim gibi,takvimde değişecek bir rakam olarak mı görüyorsunuz yeni yılı?Yaş almak-yaşlanmak-çok umurunuzda değil anlaşılan;ne tesadüf benimde.Yeni yılın hemen başlarında doğum günüm var,hepsi bu benim için.Doğum günüme kadar attığım her tarihte silgiye ihtiyacım oluyor genelde.Bilirsin,''2016''yazarsın sonra fark edip,sondaki rakamı bir artırarak ''...7'' yaparsın.Böyle böyle ne silgiler tükettik.Birkaç sene önce sandığın olayların üzeriden en az beş yıl falan geçtiğini anladığında 

Jaguar Kitap;Sevilesi Yayıncılık

2012 yılında kurulan Jaguar Kitap pek çok güzel eseri Türk Edebiyatı'na kazandırmak konusunda başarılı.Jaguar'dan çıkan en sevdiğim kitap ise ''Kağıt Ev''.Yayıncılık ilkelerini öyle çok abartmadan dile getirmişler ''..beğendiğimiz kitapları yayımlıyoruz.'' diyerek.Yaptıkları çeviri kitaplar ile dikkat çeken Jaguar,genellikle ''edebiyat'' eserleri yayımlıyor.Çıkardıkları kitaplara mutlaka göz atmanızı öneririm.Hatta göz atmakla kalmayın gidin edinin.Jaguar'dan alacağım daha çok kitap olacak.Ben bu kısa yazıyı tamamlarken onların bir yazardan alıntıladıkları sloganları ile tamamlamak istiyorum: ''Mutlu Azınlığa''.

Aralık 2016'da Aldığım Kitaplar-D&R

1-Komünist Manifesto-Can Yayınları  2-Ekim,Saat Sekiz-Metis Yayıncılık 3-Gönül Öyküleri-Alakarga  4-Beyoğlu Kabuslar ve Diğer Öyküler-Okuyan Us  5-Kağıt Ev-Jaguar Yayınları 6-Arayışlar-İş Bankası Yayınları 7-Alope'nin Odası-Sel Yayıncılık 8-Yeni Hayat-YKY Yayınları 9-Kumarbaz-İş Bankası Yayınları 10-Acemiler-Ayrıntı Yayınları

Hep

*Uyandığımda umuda dair çok bir şey kalmıyor;uyurken,belirsizlik bile olsa içinde,umut kendini gösterip üzerime yorgan oluyor.Uyandığımda bırakın yorganı çırılçıplak kalıyorum dünyanın karşısında,savunmasız.Haberlere bakıyorum,mesajlara da.Gördüğüm rüya aklıma geliyor;tam anımsayamıyorum,muğlak bir görüntü var zihnimde,hülyalar bile kendini göstermiyor anlaşılan diye düşünüyorum. *Birkaç adımlık odamda gitarı elime alıp basmayı beceremediğim akora iyice basıyorum,sonuç yine çıkmıyor ses.Gitarı kılıfına koyup birkaç adım da olsun yer açıyorum kendi krallığımda kendime.Başım ağrıyor,vakit henüz ikindi yani günün yarısı eder.Bu umutsuzluğun beni çırılçıplak bırakmasının soğukluğunu hissederken güzel şeyleri düşünüyorum;gelecek kazak,hayaller pantolon,aşmam gereken zorluklar çoraplarım yani kısaca ''mutluluk'' üst-baş olup bürüyor bedenimi.Artık daha az üşüyorum. *Her adımda aşmam gereken zorlukları hatırlıyorum,daha emin adımlar atıyorum.Bu bana biraz acı veriyor olsa

İki Güzel ''Cİhan''

İki albümü de dinledim;inanılmaz müzikler,hoş sözler ve müthiş ruh.Şarkıların pek çoğunu Birsen Tezer yazmış ve bestelemiş.Yolda dinleyin,molada dinleyin,evde dinleyin kısaca;mekan gözetmeksizin,açın,arkanıza yaslanın ve dinlenin.İki albümde çok güzel.Özellikle müzik albümü koleksiyoncularının muhakkak alması gerekir diye düşünüyorum. 1-Cihan albüm arka kapağı; Müzikle tanışmam ortaokul yıllarına rastlar. Okul orkestralarındaki solistlik deneyimim, 82-83 yıllarında katıldığım Milliyet Liseler arası Müzik Yarışma'larında aldığım dereceler, bundan sonraki yaşamımda müziğin önemli bir yer tutacağını belli eder nitelikteydi. Sonuçta yüksekokul tercihimi müzik eğitiminden yana kullanıp 1984 yılında İ.T.Ü Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'nın sınavlarına girip eğitime başlamaya hak kazandım. Bir enstrüman öğrenip çalmak en büyük hayallerimden biriydi. Şans eseri 'kanun'enstrümanını seçip, öğretmenim Erol Deran'dan neredeyse birebir ders almak da gerçekleşen haya

Günaydınlar

Ömür denen ağaçtan;gün denen bir yaprak daha kopartıp,kendime de biraz kızarak usulca tekrar oturuyorum yazmanın başına.Harpten çıkmış gibi olmama sebep olan iki kitabı,bir günün içinde devirmek hayli yorucuydu.Kitapların isimlerini paylaşmak istemiyorum,herhangi kitaplar işte.Kitaplardan notlar alarak;sarı kapaklı ajandamı doldurup,diğer yandan da altını çizdiğim cümleleri uzun uzadıya düşündüm.Mesela bunları yaparken Fenerbahçe'nin hem de Galatasaray ile maçı vardı ama hayatımda ilk defa izlemedim.Hatta merak bile etmedim.Çünkü dün ''romancı'' olmanın gayretini duyuyor muyum ya da bu gayret ile can bulacak yetenek bende vuku bulabilir mi?diye düşünüyordum.Her gün okuyan,her gün en az yarım sayfa yazan biri olarak;''edebiyatçı'' olmanın kolay olmadığını bilen birisiyim.Sadece yazmak ya da okumak değil çünkü hüner;asıl hüner,başkası olabilme ya da başkasını sen yapabilmekte.Tabi marifet tarifleri yapıldıkça değil,iltifatla nişanlanınca karşılığı olan

Miyop Kadraj - 3

1-Ayakkabılar,İskilip,Çorum 2-Flu Moto,İskilip,Çorum 3-Broadway Caddesi,Çorum 4-Merkezi Lokasyon,Mecitözü,Çorum 5-İTÜ Taş Kışla,Maçka,Beşiktaş,İstanbul

Türk Müziğinde Köşetaşı:Livaneli

Kimler kimler var bu albümde.Ömer Zülfü Livaneli için hazırlanan,onun 50. sanat yılına ithafen bir albüm bu.Birbirinden kıymetli şarkıları,herkes tarafından söylenen hatta bazıları anonim sanılan birbirinden kıymetli şarkılar.''Bir Kuşaktan Bir Kuşağa'' yazıyor albümün üzerinde.Gerçekten de bir kuşağın gençliği aklına geldiğinde kulağına çalınan parçalar,bugün başka bir kuşağın gençliğinde hala diriliğini koruyor.Saygı sevgi dolu,müzikten edebiyata geniş bir yelpazede bizlere ''sanat'' ile bir şeyler mırıldanan-çağlayan- tevazu sahip ender sanatkarlardan biridir Zülfü Livaneli.Allah güzel ömürler versin.

Günaydın İkindi

Güneş bulunduğum yerküreden yavaş yavaş imtiyazını,başka bir yerkürede kullanmak üzere hazırlıklara başlarken uyandım.Gördüğüm rüyanın yalnızca bir hulya olduğunu anımsayarak,beyaz tül perdeden binaları ve onların müsaade ettiği kadar gökyüzünü görebildim.Sanırım evdekiler de,tıpkı bir kaç ay önceki sıcaklar gibi pılısını pırtısını toplayıp gitmişti.Karnım acıkmamıştı,ne hikmetse çocukluğumdan beri de açlık duymazdım doğru dürüst.Kalkıp halıdaki desenlere bakarken,bu ucuz ama moda halının ne kadar zevksiz bir kişi tarafından tasarlandığını düşündüm.Renk cümbüşü yapacağım derken,canım renklerden rastgele bir tablo yapıp atmıştı sanki yapan adam-ya da kadın.Saat gerçekten geç olmuş,yatağım dışında tüm yeryüzü de soğuktu.Bunu yataktan çıkar çıkmaz anlayabiliyordunuz.Haberlere baktım,bir kaymakam şehit olmuş,Kanadalı Cohen hayata gözlerini o bas bareton sesine inat sessiz sedasız yummuş.Diğer haberlerde aynı işte,şuan zar zor görmeye çalıştığım gökyüzü gibi dünya,giderek çalıyor umutlarımı

Yeni Aldığım Kitaplar-Kasım-D&R

1-Kuşlar Gider Yasına - Hasan Ali Toptaş 2-Gölgesizler - Hasan Ali Toptaş 3-Geçmiş Zaman Köşkleri-Abdülhak Şinasi Hisar 4-Bereketli Topraklar Üzerinde-Orhan Kemal 5-Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu-Haldun Taner 6-Yalos-Semra Aktunç 7-Müstesna Deliler Albümü-Zeki Bulduk 8-Siyah Beyaz - Vüs'at O.Bener 9-Yalıda Sabah - Haldun Taner 10-Yaşasın Demokrasi - Haldun Taner 11-Önünde Boş Bir Uzam - Demir Özlü 12-Babamın Bavulu - Orhan Pamuk

Taşraların Estetik Anlayışı-Kısa

Bunu anlatırken kendi memleketim ve yirmi küsur yıldır yaşamakta olduğum Çorum'u anlatacağım.Lakin bu şehir ile verdiğim örnekler,gezdiğim onlarca şehirde de maalesef tekerrür etmiş ve kazulet binaları ile vücut bulmuş vaziyette.Bazı kentlerde ''yeni'' ve ''eski'' diye anılan yerler vardır.Mesela;Mardin,Şanlıurfa ve Van gibi.Buralarda her ne kadar ''eski'' denilen şehir tam manası ile korunamamış olsa da;nostaljisini koruyan bir havası olduğu aşikar.Yani ''eski'' Mardin'de gezerken camlı plaza görmek zor.Bunun gibi şehirlerde tarihi doku korunur ve gelişen yerler bu ''eski'' denilen muhitin dışında gelişmeye devam eder.Ama bir çok kentte,estetik ve tarih bilinci olmadığı için her yer ''talan'' edilir.Buna güzel bir örnek olarak Çorum'u verebiliriz.Çankırı,Kırıkkale,Yozgat hatta artık Amasya da buna eklenebilir.Bu şehirlerde ''rant'' denilen şey ''tarih'

Gündelik Yaşamak

Durup,kendinizi bir an unutup ve hayal kurmaya başladığınız an daha önce kurduğunuz bir hayalin gerçek olmadığının/olamadığının aklınıza gelmesi canınızı sıkabiliyor.Ama acı tecrübelerden ders almayı seven,bunu defalarca yapan insanlar olarak-hayalperestler-bunu tekrar tekrar yapıyoruz belki.Dün hayalini kurduğumuz bugün bile aynı olmuyor,zamanı tutamıyoruz.Elimizde olmayan o kadar şey var ki;bunların hepsini ''bizim'' zannetmemiz gerçekten aptalca geliyor.Otuz yılın planını bir kaç dakika ya da saatte yaparken yarın başımıza gelecek musibetleri bilmemek/bilmezden gelmek,her şeyi hayra yormak Doğu toplumlarının biraz daha Batı toplumlarına göre başat özelliklerinden birisi diye düşünüyorum.Hayal kurmak ise hedef koymaktan çok daha farklı bir mevzu.Bu konuda daha önce çok yazdım buraya,o yüzden tekrar bu iki iç içe gibi gözüken kavramı karşılaştırmak istemiyorum. Zaman,hayatın telaşı içerisinde eriyip giderken;yanı sıra ''güzel'' olanları da götürüyor

Tabutta Rövaşata - Film

İzlediğim en güzel yerli yapımlardan birisi.Oyuncu kadrosunun niteliği de gözden kaçmıyor.Araba sevdalısı olan ve sokaklarda yaşayan Mahsun Süpertitiz'in başına gelenleri anlatıyor film.Derin bir yalnızlık çeken sokak yaşayanlarının,soğuk hava ile beraber yatacak yer ve yiyecek ekmek telaşını da işlemiş hoş bir film.İstanbul Bebek'te geçen film;sizi 1990'ların sonuna götürüyor.Ayrıca filmin müziklerine diyecek tek bir laf var;harika.Derviş Zaim filmin hem senaristi hem de yönetmeni.Film 33.Antalya Film Festivali ve pek çok festivalde ödüle layık görülmüş.

Arkadaşım Şeytan - Film

Şiddetle tavsiye ediyorum.Güldürüsü ve didaktikliği ile mükemmel bir çalışma.Ümit Ünal'ın yazıp Atıf Yılmaz'ın yönettiği harika film;bir müzisyenin(Fatih) ünlü olmak için başvurduğu bir yöntemin etrafında şekilleniyor.Başrollerde ise Mazhar Alanson ve Ali Poyrazoğlu yer almış.1988 yapımı film yaklaşık doksan dakika.Sıkılmaya yer ve fırsat vermeden bitiyor.Fİlm ile ilgili olarak çok ipucu vermek istemiyorum,izleyin derim.

Miyop Kadraj - 2

1-Siyah-beyaz,ahşap. 2-Dem Deme. 3-Motosikletler ve motosiklet. 4-Heybeliada'da bir sokak,2014. 5.Galipdede Caddesi,Tünel,2014.

Uzak(DISTANT) - Film

Taşradan gelen bir akraba.Taşradan gelen akrabasından rahatsız olan fotoğrafçı.İkisi de köyden akraba.Hayatın onları getirdiği yerler ise çok farklı.Dinledikleri müzikten,içtikleri sigaraya kadar farklı hayatları.Mahmut(Muzaffer Özdemir),şehrin ne olduğunun farkına varmış.Yalnız ve biraz aksi bir adam.Yusuf(Mehmet Emin Toprak),köyden şehre gelmiş ne yapacağını bilmeyen bir adam.İkisinin de ortak bir özelliği var;kendilerini arıyor olmaları.Film ilk dakikadan itibaren sizi sarıyor.Nuri Bilge her zaman olduğu gibi finali size bırakmış.Soğuk havada izlenecek bir film.Uzaklarda kurulmuş hayalleri ve uzakları bilmeyen birileri için.2002 yılında yapımı tamamlanan film yaklaşık 110 dakika ve 2003 yılında Cannes Film Festivalin'de ''Büyük Ödül'' kazanmıştır.Aynı zamanda yerelde de çok önemli ödüllerin sahibi olmuştur.

*para,saadet,huzur,ilke

Kaybettiğimizi düşünmeyelim.Kaybeden insan,parası ya da iş garantisi olmayan insan değildir.Bakmayın siz bugünün insanlarına.Hepsi ''düzen''den şikayet ederken,senin düzensizliğini sorumsuzluk olarak görüyor.Hayretler içinde kaldığın olayları anlatırken,seni yarım yamalak dinleyip ''Neyse biz yolumuza'' bakalım diyor.Bu klasik bir Türkiye vatandaşı örneği.Başka ülkelerde henüz bulunup gezmediğim için,yalnızca bu ülke insanını yorumluyorum. ''Yolumuza bakalım'' derken aklınıza takılıyor ''Acaba yolu nedir ki?'' diye düşünürken soruyorsunuz.Size anlattığı şeylerin özeti ise ''maaş,sigorta,ev,araba,makam,mevki'' oluyor.Bu tip insan sayısı giderek artıyor.Ya da toplumun içinde hep aynı orandaydı ama çevremde giderek arttı.Neyse önemli olan var olmaları.Geçim?Peki geçinmek için her ''iş'' yapılır mı?Bunun cevabını size bırakıyorum. Benim savunduğum mevzu;insanların bu düzensiz çarkın içinde b

Miyop Kadraj

1-Kırmızı Chopper,Galata,Beyoğlu  2-Yakışıklı Beton,Taksim,Beyoğlu 3-Kadim Kulenin Ucu,Galata,Beyoğlu 4-Dalga,Boğaziçi