Ana içeriğe atla

Gündelik Yaşamak

Durup,kendinizi bir an unutup ve hayal kurmaya başladığınız an daha önce kurduğunuz bir hayalin gerçek olmadığının/olamadığının aklınıza gelmesi canınızı sıkabiliyor.Ama acı tecrübelerden ders almayı seven,bunu defalarca yapan insanlar olarak-hayalperestler-bunu tekrar tekrar yapıyoruz belki.Dün hayalini kurduğumuz bugün bile aynı olmuyor,zamanı tutamıyoruz.Elimizde olmayan o kadar şey var ki;bunların hepsini ''bizim'' zannetmemiz gerçekten aptalca geliyor.Otuz yılın planını bir kaç dakika ya da saatte yaparken yarın başımıza gelecek musibetleri bilmemek/bilmezden gelmek,her şeyi hayra yormak Doğu toplumlarının biraz daha Batı toplumlarına göre başat özelliklerinden birisi diye düşünüyorum.Hayal kurmak ise hedef koymaktan çok daha farklı bir mevzu.Bu konuda daha önce çok yazdım buraya,o yüzden tekrar bu iki iç içe gibi gözüken kavramı karşılaştırmak istemiyorum.

Zaman,hayatın telaşı içerisinde eriyip giderken;yanı sıra ''güzel'' olanları da götürüyor hayatla beraber.Güzel olan şeyler;iyi bir iş,araba,ev,makam olduğu için ''güzellik'' tanımının içerisi giderek boşalıyor.Dinlenen müzikler,izlenen filmler ve okunan kitapların ''estetik'' hazzına ulaşmamak ve kolay ulaşılabilen(popüler) işlere yoğunlaşarak orada pineklemek bizden çok şey alıp götürüyor.Ara-sıra açtığım televizyonda onlarca kanal gezip;aklın ve duygunun kullanılarak yapıldığı işleri görünce çölde su bulmuş gibi oluyorum.Kısaca gündelik yaşamak adına her şeyi bir kenara atıyoruz,tıpkı politikacılar gibi.Düşünün en baba seksen-doksan sene yaşayacağımız ömrümüz ''tarih çizelgesinde'' bir nokta bile etmeyecek ve biz o noktayı ''gündelik'' yaşayarak rezil etmekten geri durmuyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Başlangıç İçin Gitar Tavsiyeleri

Hayatımıza yeni şeyler sokmak isteriz. Bunlar; insan, hobi, şehir ya da düşünce olabilir. Hobi edinmek, genellikle devamlılığı gelmeyen uğraşlardır. Bir anlık hevesle başlayıp daha sonra bıkarız. Bunların başında da enstrümanlar gelir. Herkes (çoğumuz) bir enstrümanı; sesini ya da duruşunu severek almak ister. Yıllar önce ben de en sevdiğim enstrüman olan gitarı aldım. Yaklaşık dört yıldır elimin altında duran bu güzelim aleti henüz daha yeni keşfediyorum. Son üç aydır sıkı çalışıyorum. Daha önce imkansız gördüğüm bazı teknikleri yeni yeni uygulamaya başladım. Hatta bareli akorları ''Bunu hayatta basamam'' diyerek uzunca zaman aynı akorlar ile geçiş yapmak suretiyle tıngırdattım gitarı. Bugünlerde ise sağ elimi farklı ritmlere alıştırma çabası içerisindeyim. Lafı fazla uzatmadan başlangıç seviyesinde alınabilecek birkaç gitar tavsiyesinde bulunayım dedim. Verdiğim klasik gitar örneklerinin muadilini kendi mahallenizdeki ya da şehrinizdeki müzik marketlerden bulabilirsin

Mandabatmaz Türk Kahvesi -1967/ Beyoğlu

Beyoğlu adımlamak için en çok bulunduğum yer İstanbul'da. İnsan çeşitliliği bakımından ülkemizde daha renkli bir yer var mıdır bilmiyorum. Geçtiğimiz gün yine oradaydım. İstiklal merkezli bir Beyoğlu salınımında bulundum sevgilimle. Nerede oturalım sorularını sağnaklaştırdığımız tam o an kız arkadaşım "Mandabatmaz'a gidelim" dedi... Daha önce adını duymuştum lakin hiç uğramamıştım. Yakın sayılırdık o sokağa. İstiklal'in gürültü ve hengamesinden hemen Olivia Geçidi Sokağına girdik. Az ileride sıralı yer tabureleriyle bizi Mandabatmaz bekliyordu. Doğrusu burası hakkında söyleyecek çok bir şeyim yok. Müdavimlerinden dinlemek daha doğru olacaktır. Ne de olsa 1967 yılından beri mevcudiyetini sürdüren bir mekan. Kahvesi evvelden nasıldı; servis, oturma düzeni, fiyatları ya da sahipleri nasıldı bu konularda bir mukayese yapamayacağım. Ama şunları söylemek isterim... Fiyatları uygun bir yer. İki Türk Kahvesine yanlış hatırlamıyorsam 16 TL ödedik ki b