Geçmişi ne sıklıkla arıyoruz?Daha doğrusu ''geçmiş'' dediğimiz
şeyi her aradığımızda bulabiliyor muyuz?Ya da her aradığımızda onu elimizle
koymuş gibi bulabiliyor muyuz?Soruları çoğaltmak pek tabii ki
mümkün.Bizi,varlığımızı hatırlamamız açısından sürekli olarak kamçılayan şeydir
‘’geçmiş’’.Geçmişi hatırlamak için çaba göstermek;okumak,gezmek ve en önemlisi
görebilmek gerek.Kentlerin giderek ‘’yozlaştığı’’ şu günlerde maalesef bu mümkün
değil.En azından kentler hakkında ‘’okumalar’’ yapabileceğimiz kaynaklar hala varlığını
sürdürüyor.Bir memlekette yaşamak ve orayı tanımak çok daha farklı
şeylerdir.Hemşehrilik mefhumunu eğer sadece orada ikamet edenler ile
hatırlıyorsan sen sadece o şehirde yaşıyorsun demektir.Halbuki;bir şehri
tanıyan ve o şehirle beraber varlığını hatırlayan her birey için asıl hemşehri yine o şehrin kendisi;binaları,kültürü ve tarihi olacaktır.Bunları bir arada
yakalamak için edebiyat denilen
sihirli harita bize hep yol gösterir.
Yollarında yürüdüğün şehrin insanlarına baktığın zaman
çoğunu tanımadığını anlarsın birden .Onlara karşı merakın yoksa;sadece
yanlarından geçer,sen de,onların gözünde ‘’onlar’’ olmaktan öte
gidemezsin.Halbuki;bu şehri şehir yapan bir arada oluşunuz ve bu oluşumun en
somut hali ‘’kültürünüz’’dür.Şehri tanımak için de ‘’insanlarını’’ tanımak çok
önemli hususlardan birisidir.İşte edebiyat
bize bunu fazlası ile sunar.Hem kendimizi tanımayı hem de;paldır küldür yanından geçtiğimiz ''diğerlerini'' tanımayı sağlamak için bize kurguları ile yollar açar.
(Fotoğraf Kaynak:http://www.azizistanbul.com/gravur.asp)
Yorumlar
Yorum Gönder