Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hep

*Uyandığımda umuda dair çok bir şey kalmıyor;uyurken,belirsizlik bile olsa içinde,umut kendini gösterip üzerime yorgan oluyor.Uyandığımda bırakın yorganı çırılçıplak kalıyorum dünyanın karşısında,savunmasız.Haberlere bakıyorum,mesajlara da.Gördüğüm rüya aklıma geliyor;tam anımsayamıyorum,muğlak bir görüntü var zihnimde,hülyalar bile kendini göstermiyor anlaşılan diye düşünüyorum. *Birkaç adımlık odamda gitarı elime alıp basmayı beceremediğim akora iyice basıyorum,sonuç yine çıkmıyor ses.Gitarı kılıfına koyup birkaç adım da olsun yer açıyorum kendi krallığımda kendime.Başım ağrıyor,vakit henüz ikindi yani günün yarısı eder.Bu umutsuzluğun beni çırılçıplak bırakmasının soğukluğunu hissederken güzel şeyleri düşünüyorum;gelecek kazak,hayaller pantolon,aşmam gereken zorluklar çoraplarım yani kısaca ''mutluluk'' üst-baş olup bürüyor bedenimi.Artık daha az üşüyorum. *Her adımda aşmam gereken zorlukları hatırlıyorum,daha emin adımlar atıyorum.Bu bana biraz acı veriyor olsa

İki Güzel ''Cİhan''

İki albümü de dinledim;inanılmaz müzikler,hoş sözler ve müthiş ruh.Şarkıların pek çoğunu Birsen Tezer yazmış ve bestelemiş.Yolda dinleyin,molada dinleyin,evde dinleyin kısaca;mekan gözetmeksizin,açın,arkanıza yaslanın ve dinlenin.İki albümde çok güzel.Özellikle müzik albümü koleksiyoncularının muhakkak alması gerekir diye düşünüyorum. 1-Cihan albüm arka kapağı; Müzikle tanışmam ortaokul yıllarına rastlar. Okul orkestralarındaki solistlik deneyimim, 82-83 yıllarında katıldığım Milliyet Liseler arası Müzik Yarışma'larında aldığım dereceler, bundan sonraki yaşamımda müziğin önemli bir yer tutacağını belli eder nitelikteydi. Sonuçta yüksekokul tercihimi müzik eğitiminden yana kullanıp 1984 yılında İ.T.Ü Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'nın sınavlarına girip eğitime başlamaya hak kazandım. Bir enstrüman öğrenip çalmak en büyük hayallerimden biriydi. Şans eseri 'kanun'enstrümanını seçip, öğretmenim Erol Deran'dan neredeyse birebir ders almak da gerçekleşen haya

Günaydınlar

Ömür denen ağaçtan;gün denen bir yaprak daha kopartıp,kendime de biraz kızarak usulca tekrar oturuyorum yazmanın başına.Harpten çıkmış gibi olmama sebep olan iki kitabı,bir günün içinde devirmek hayli yorucuydu.Kitapların isimlerini paylaşmak istemiyorum,herhangi kitaplar işte.Kitaplardan notlar alarak;sarı kapaklı ajandamı doldurup,diğer yandan da altını çizdiğim cümleleri uzun uzadıya düşündüm.Mesela bunları yaparken Fenerbahçe'nin hem de Galatasaray ile maçı vardı ama hayatımda ilk defa izlemedim.Hatta merak bile etmedim.Çünkü dün ''romancı'' olmanın gayretini duyuyor muyum ya da bu gayret ile can bulacak yetenek bende vuku bulabilir mi?diye düşünüyordum.Her gün okuyan,her gün en az yarım sayfa yazan biri olarak;''edebiyatçı'' olmanın kolay olmadığını bilen birisiyim.Sadece yazmak ya da okumak değil çünkü hüner;asıl hüner,başkası olabilme ya da başkasını sen yapabilmekte.Tabi marifet tarifleri yapıldıkça değil,iltifatla nişanlanınca karşılığı olan

Miyop Kadraj - 3

1-Ayakkabılar,İskilip,Çorum 2-Flu Moto,İskilip,Çorum 3-Broadway Caddesi,Çorum 4-Merkezi Lokasyon,Mecitözü,Çorum 5-İTÜ Taş Kışla,Maçka,Beşiktaş,İstanbul

Türk Müziğinde Köşetaşı:Livaneli

Kimler kimler var bu albümde.Ömer Zülfü Livaneli için hazırlanan,onun 50. sanat yılına ithafen bir albüm bu.Birbirinden kıymetli şarkıları,herkes tarafından söylenen hatta bazıları anonim sanılan birbirinden kıymetli şarkılar.''Bir Kuşaktan Bir Kuşağa'' yazıyor albümün üzerinde.Gerçekten de bir kuşağın gençliği aklına geldiğinde kulağına çalınan parçalar,bugün başka bir kuşağın gençliğinde hala diriliğini koruyor.Saygı sevgi dolu,müzikten edebiyata geniş bir yelpazede bizlere ''sanat'' ile bir şeyler mırıldanan-çağlayan- tevazu sahip ender sanatkarlardan biridir Zülfü Livaneli.Allah güzel ömürler versin.

Günaydın İkindi

Güneş bulunduğum yerküreden yavaş yavaş imtiyazını,başka bir yerkürede kullanmak üzere hazırlıklara başlarken uyandım.Gördüğüm rüyanın yalnızca bir hulya olduğunu anımsayarak,beyaz tül perdeden binaları ve onların müsaade ettiği kadar gökyüzünü görebildim.Sanırım evdekiler de,tıpkı bir kaç ay önceki sıcaklar gibi pılısını pırtısını toplayıp gitmişti.Karnım acıkmamıştı,ne hikmetse çocukluğumdan beri de açlık duymazdım doğru dürüst.Kalkıp halıdaki desenlere bakarken,bu ucuz ama moda halının ne kadar zevksiz bir kişi tarafından tasarlandığını düşündüm.Renk cümbüşü yapacağım derken,canım renklerden rastgele bir tablo yapıp atmıştı sanki yapan adam-ya da kadın.Saat gerçekten geç olmuş,yatağım dışında tüm yeryüzü de soğuktu.Bunu yataktan çıkar çıkmaz anlayabiliyordunuz.Haberlere baktım,bir kaymakam şehit olmuş,Kanadalı Cohen hayata gözlerini o bas bareton sesine inat sessiz sedasız yummuş.Diğer haberlerde aynı işte,şuan zar zor görmeye çalıştığım gökyüzü gibi dünya,giderek çalıyor umutlarımı

Yeni Aldığım Kitaplar-Kasım-D&R

1-Kuşlar Gider Yasına - Hasan Ali Toptaş 2-Gölgesizler - Hasan Ali Toptaş 3-Geçmiş Zaman Köşkleri-Abdülhak Şinasi Hisar 4-Bereketli Topraklar Üzerinde-Orhan Kemal 5-Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu-Haldun Taner 6-Yalos-Semra Aktunç 7-Müstesna Deliler Albümü-Zeki Bulduk 8-Siyah Beyaz - Vüs'at O.Bener 9-Yalıda Sabah - Haldun Taner 10-Yaşasın Demokrasi - Haldun Taner 11-Önünde Boş Bir Uzam - Demir Özlü 12-Babamın Bavulu - Orhan Pamuk

Taşraların Estetik Anlayışı-Kısa

Bunu anlatırken kendi memleketim ve yirmi küsur yıldır yaşamakta olduğum Çorum'u anlatacağım.Lakin bu şehir ile verdiğim örnekler,gezdiğim onlarca şehirde de maalesef tekerrür etmiş ve kazulet binaları ile vücut bulmuş vaziyette.Bazı kentlerde ''yeni'' ve ''eski'' diye anılan yerler vardır.Mesela;Mardin,Şanlıurfa ve Van gibi.Buralarda her ne kadar ''eski'' denilen şehir tam manası ile korunamamış olsa da;nostaljisini koruyan bir havası olduğu aşikar.Yani ''eski'' Mardin'de gezerken camlı plaza görmek zor.Bunun gibi şehirlerde tarihi doku korunur ve gelişen yerler bu ''eski'' denilen muhitin dışında gelişmeye devam eder.Ama bir çok kentte,estetik ve tarih bilinci olmadığı için her yer ''talan'' edilir.Buna güzel bir örnek olarak Çorum'u verebiliriz.Çankırı,Kırıkkale,Yozgat hatta artık Amasya da buna eklenebilir.Bu şehirlerde ''rant'' denilen şey ''tarih'

Gündelik Yaşamak

Durup,kendinizi bir an unutup ve hayal kurmaya başladığınız an daha önce kurduğunuz bir hayalin gerçek olmadığının/olamadığının aklınıza gelmesi canınızı sıkabiliyor.Ama acı tecrübelerden ders almayı seven,bunu defalarca yapan insanlar olarak-hayalperestler-bunu tekrar tekrar yapıyoruz belki.Dün hayalini kurduğumuz bugün bile aynı olmuyor,zamanı tutamıyoruz.Elimizde olmayan o kadar şey var ki;bunların hepsini ''bizim'' zannetmemiz gerçekten aptalca geliyor.Otuz yılın planını bir kaç dakika ya da saatte yaparken yarın başımıza gelecek musibetleri bilmemek/bilmezden gelmek,her şeyi hayra yormak Doğu toplumlarının biraz daha Batı toplumlarına göre başat özelliklerinden birisi diye düşünüyorum.Hayal kurmak ise hedef koymaktan çok daha farklı bir mevzu.Bu konuda daha önce çok yazdım buraya,o yüzden tekrar bu iki iç içe gibi gözüken kavramı karşılaştırmak istemiyorum. Zaman,hayatın telaşı içerisinde eriyip giderken;yanı sıra ''güzel'' olanları da götürüyor