Ana içeriğe atla

Galata Mevlevihanesi

Tünel Meydanın'dan Galata'ya doğru inerken solunuzda kalan, telaş içinde bir türlü giremediğiniz bir yerse Galata Mevlevihanesi, tüm telaşlarınızı bir kenara bırakın ve kendinizi buraya bırakın. Yıllar önce görmüştüm ilk defa ve bir türlü girmek için çaba sarfetmemiştim, sanırım bir keresinde tam girecekken kapalı olduğu için kapısından dönmüştüm. Ama İstanbul'a bu gidişimde, ziyaret etmek ve üzerinde tefekkür etmek istediğim birkaç yerden birisi de burasıydı. Öyle de yaptım, bazı işlerimi bitirdikten sonra bir Cumartesi günü, hızla akan insan selinden kendimi adeta kıyıya vurdururak Galata Mevlevihanesi'nin kapısından içeri ilk defa girdim. Hemen sağ tarafımda, hayatı hakkında daha önce bilgi sahibi olduğum Hâlet Efendi'nin kütüphanesi vardı. Biraz ilerledikten sonra tam karşımda son büyük divan şairimiz olan Şeyh Galib'in türbesi mevcuttu. Bir hayli kalabalık(!) olan gişeden biletimi aldıktan sonra bahçeye ve beyaz renkli Mevlevihane'ye baktım. Arkamda bıraktığım Beyoğlun'un o telaşlı ve gürültülü halinden buradaki huzur ve sessizliğe nasıl geçiş yaptığımı bir an hatırlayamadım. Gidin, gezin ve görün. Detaylı bilgi vermek yerine sadece fotoğrafları paylaşaçağım. Yazıma Hüsrev Hatemi'nin Ave Praha şiirinden bir alıntı ile son veriyorum:
"....
Hatırlatma bana bizdeki
Sulugöz ve içten olmayan özlemi...
Bir Ortaçağ katedralimiz sayılan
Bergama Ulucamii'ne uğramadan
Sadece antik kenti gezdikten sonra 
Cehennemi otobüslere dolarak 
Cehennem olan kıroları ve Tünel'de 
Galip Dede'ye baş çevirip bakmadan
Sent Antuan'a seğirten zontaları "
1994 

Fotoğraflar :









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Başlangıç İçin Gitar Tavsiyeleri

Hayatımıza yeni şeyler sokmak isteriz. Bunlar; insan, hobi, şehir ya da düşünce olabilir. Hobi edinmek, genellikle devamlılığı gelmeyen uğraşlardır. Bir anlık hevesle başlayıp daha sonra bıkarız. Bunların başında da enstrümanlar gelir. Herkes (çoğumuz) bir enstrümanı; sesini ya da duruşunu severek almak ister. Yıllar önce ben de en sevdiğim enstrüman olan gitarı aldım. Yaklaşık dört yıldır elimin altında duran bu güzelim aleti henüz daha yeni keşfediyorum. Son üç aydır sıkı çalışıyorum. Daha önce imkansız gördüğüm bazı teknikleri yeni yeni uygulamaya başladım. Hatta bareli akorları ''Bunu hayatta basamam'' diyerek uzunca zaman aynı akorlar ile geçiş yapmak suretiyle tıngırdattım gitarı. Bugünlerde ise sağ elimi farklı ritmlere alıştırma çabası içerisindeyim. Lafı fazla uzatmadan başlangıç seviyesinde alınabilecek birkaç gitar tavsiyesinde bulunayım dedim. Verdiğim klasik gitar örneklerinin muadilini kendi mahallenizdeki ya da şehrinizdeki müzik marketlerden bulabilirsin

Mandabatmaz Türk Kahvesi -1967/ Beyoğlu

Beyoğlu adımlamak için en çok bulunduğum yer İstanbul'da. İnsan çeşitliliği bakımından ülkemizde daha renkli bir yer var mıdır bilmiyorum. Geçtiğimiz gün yine oradaydım. İstiklal merkezli bir Beyoğlu salınımında bulundum sevgilimle. Nerede oturalım sorularını sağnaklaştırdığımız tam o an kız arkadaşım "Mandabatmaz'a gidelim" dedi... Daha önce adını duymuştum lakin hiç uğramamıştım. Yakın sayılırdık o sokağa. İstiklal'in gürültü ve hengamesinden hemen Olivia Geçidi Sokağına girdik. Az ileride sıralı yer tabureleriyle bizi Mandabatmaz bekliyordu. Doğrusu burası hakkında söyleyecek çok bir şeyim yok. Müdavimlerinden dinlemek daha doğru olacaktır. Ne de olsa 1967 yılından beri mevcudiyetini sürdüren bir mekan. Kahvesi evvelden nasıldı; servis, oturma düzeni, fiyatları ya da sahipleri nasıldı bu konularda bir mukayese yapamayacağım. Ama şunları söylemek isterim... Fiyatları uygun bir yer. İki Türk Kahvesine yanlış hatırlamıyorsam 16 TL ödedik ki b