Ana içeriğe atla

Futbol ve Spor Anlayışımız

*Taraftarlık algılarımızı sonuna kadar kapatıp,bu yazıyı öyle okuyalım.Ben yazarken öyle yazdım çünkü.Tarafgir olmak bazen güzeldir,fanatizme kaçana kadar.Ondan Sonrası ise malum.Bugün maalesef siyaset,spor ve bir çok şeyde ''fanatizm'' bütün algılarımızı kapatmış vaziyette.Fanatizm toplumsal duyarlılığımızı felç etmiş,bir başkası için ''üzülmek'' ve ''sevinmek'' denilen melekelerimizi katletmiştir.YAŞASIN SEVGİ VE HOŞGÖRÜ


*Futbol benim için çok şey demek.Bir çok anım futbol ile,futbol ile yatıp kalkmayı yavaş yavaş bıraksam bile.Bugünlerde keyif veren futbol izlemek için bütün kanalları geziyorum,bulunca çölde su bulmuş gibi oluyorum.Değişen futbol anlayışı,aşırı radikal bir futbol taktiği ile bezenmiş vaziyette.Yenmek için her yolun uygun olduğu bir seyir olmuş artık futbol.Maalesef.Piyasa değerleri,oynanan futbolun önüne çoktan geçmiş.Ortada dönen milyon dolarlar ise birilerinin iştahını kabartmış ve bugün sadece o iştahı kabaranlar için oynanır hale gelmiş gibi.Bunun en büyük sebebi şüphe yok ki ''bahis'' şirketleri.İnsana dayalı bir müsabakanın bahsini yapmak,orada oynayan insanların yarışan birer at olarak görülmesine sebep oluyor.Messi koşarken ''DEEH'' diyen adamlar var,Bale duramayınca ''Çüşş'' diyenler de.Gerçek futbol seyircileri ise bir hayli bıkmış durumda.Bunun en iyi örneği son Avrupa Şampiyonasındaki Milli Takımımız.Her ne kadar ''tarafgir'' olsak bile,eleştirmek gereği duyuyorum.Bütün futbolcularımız reklamlarda öyle performanslar gösterdiler ki,sahalarda gerçekten manken gibiydiler.Ortada dönen paralar ve alınan karşılık birbiri ile uyuşmadığı vakit,futbol seyircisi sinirleniyor.Tabi sinirlenmek,küfür ve hakaret etmeyi gerektirmez.

*Peki futbolcularımıza kızdıktan,protesto ettikten sonra kendimize hiç baktık mı?Sosyolojik tespitlerde bulunduk mu?Hayır!İlk başta dediğim gibi ortada dönen paraları görünce insan güzel bir performans bekliyor.Sonuçta insanlar hadi paralarını da geçtim,zamanlarını ayırıp iki saatlerini veriyorlar.Karşılığında sıfır estetik,sıfır mücadele ve sıfır ruh.Tabi bu ruh olayını biraz fazla abartıyoruz,bunu da başka zaman konuşuruz.Gelelim bize.Türk milletine.En az siyaset kadar önemsediğimiz ''futbol anlayışımıza''.Neden bu kadar ilgi var iken,futbolda son derece başarımız düşük.2000 yılında alınan UEFA kupamız,dünya futboluna kazandırdığımız;Emre,Nihat,Tugay,Arda ve yepyeni bir yıldız Emre Mor gibi isimlerimiz neden çok çok az.Bunun cevabını yavaş yavaş ilerleyerek bulmaya çalışalım

*Bana kalırsa birinci ve en önemli eksiğimiz ''spor kültürü''.Bu kültürü bize veremeyen ailelerimiz ve haftada bir iki ders koyup verdiğini sanan Milli Eğitim Bakanlığımız.Sporun gerçekten bir yemek,giyim ve müzik gibi bir kültür olduğunu ülkemize gelen yabancı turistlerden anlıyorum.En yaşlıları bile son derece sağlıklı duruyorlar.Yurt dışında yaşayan dostlarımın anlattıkları ise tezimi kuvvetlendiriyor.Sabah erken saatte kalkıp bisiklet süren,yüzen spor yapan insanların belirli bir yaş aralığında olmadıklarını söylüyorlar.Ayrıca okullarında son derece önemsenen spor derslerinin mevcut olduğunu da.Hal böyle olunca Avrupa'nın sporda,özellikle de futbolda başarılı olması kaçınılmaz hale geliyor.Bizde hiç bir şey gibi spor da kültür değil ''moda'' haline gelmiş vaziyette.Bugün fitness salonları giderek doluyor,ama ''sporcu'' değil ''kasıntı'' insanlar ile.Maalesef popüler kültür en son bizden sporu da aldı.Velhasıl en başta çözmemiz gereken şey ''spor kültürümüz''.Bunu ilk olarak ev de daha sonra okullarda bütün vatandaşlarımıza aşılamamız.Daha sağlıklı insanlar,ve daha başarılı spor takımlarımız için.Yoksa her dört yılda bir ''bahane'' edeceğimiz yirmi küsur kişilik insanları bulmak zor olmaz.


*Diğer bir çözmemiz gereken unsur ise;spora bakış açımız.Futboldan hareketle örnek vermek gerekirse;bizde takımlar sanki birer ''kutsal inanış'' haline gelmiş durumda.Kimse kendi ''kutsalına'' el sürdürmüyor ve bir diğerinin ''kutsalına'' hakaret etmekten geri durmuyor.Hal böyle olunca futbol sahalarımız,farklı renklerle kutsadığımız ''ruhların'' diğerini benzetmesi için bir arena haline geliyor.Sonuçta elde olanlar;gözyaşı,sinir,stres ve kaybolan iki saatimiz.Futbola-bu diğer sporlar için de aynı-bir zevk alma işi olarak yaklaşırsak,gol yeyince üzülsek bile golün güzelliği karşısında hayranlığımızı dile getiririz.Futbol müsabakalarında küfür dolu sözler yerine,sevgi dolu pankartlar açarız.Ortada oynanan oyunda en az bir takımın mağlup olacağını bildiğimiz için,oynanan oyunda olur gözümüz.Zevk alıyorsak çokta umursamayız skoru.

*Kısaca;futbola fanatik bir bakış ile değil,sporun bize vereceği erdem ile bakmak gerekir.Unutmayalım orada oynayan futbolcular,hakemler ve teknik heyet birer ''robot'' değil.Sporun birleştirici ruhunda toplanalım her şartta.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Başlangıç İçin Gitar Tavsiyeleri

Hayatımıza yeni şeyler sokmak isteriz. Bunlar; insan, hobi, şehir ya da düşünce olabilir. Hobi edinmek, genellikle devamlılığı gelmeyen uğraşlardır. Bir anlık hevesle başlayıp daha sonra bıkarız. Bunların başında da enstrümanlar gelir. Herkes (çoğumuz) bir enstrümanı; sesini ya da duruşunu severek almak ister. Yıllar önce ben de en sevdiğim enstrüman olan gitarı aldım. Yaklaşık dört yıldır elimin altında duran bu güzelim aleti henüz daha yeni keşfediyorum. Son üç aydır sıkı çalışıyorum. Daha önce imkansız gördüğüm bazı teknikleri yeni yeni uygulamaya başladım. Hatta bareli akorları ''Bunu hayatta basamam'' diyerek uzunca zaman aynı akorlar ile geçiş yapmak suretiyle tıngırdattım gitarı. Bugünlerde ise sağ elimi farklı ritmlere alıştırma çabası içerisindeyim. Lafı fazla uzatmadan başlangıç seviyesinde alınabilecek birkaç gitar tavsiyesinde bulunayım dedim. Verdiğim klasik gitar örneklerinin muadilini kendi mahallenizdeki ya da şehrinizdeki müzik marketlerden bulabilirsin

Mandabatmaz Türk Kahvesi -1967/ Beyoğlu

Beyoğlu adımlamak için en çok bulunduğum yer İstanbul'da. İnsan çeşitliliği bakımından ülkemizde daha renkli bir yer var mıdır bilmiyorum. Geçtiğimiz gün yine oradaydım. İstiklal merkezli bir Beyoğlu salınımında bulundum sevgilimle. Nerede oturalım sorularını sağnaklaştırdığımız tam o an kız arkadaşım "Mandabatmaz'a gidelim" dedi... Daha önce adını duymuştum lakin hiç uğramamıştım. Yakın sayılırdık o sokağa. İstiklal'in gürültü ve hengamesinden hemen Olivia Geçidi Sokağına girdik. Az ileride sıralı yer tabureleriyle bizi Mandabatmaz bekliyordu. Doğrusu burası hakkında söyleyecek çok bir şeyim yok. Müdavimlerinden dinlemek daha doğru olacaktır. Ne de olsa 1967 yılından beri mevcudiyetini sürdüren bir mekan. Kahvesi evvelden nasıldı; servis, oturma düzeni, fiyatları ya da sahipleri nasıldı bu konularda bir mukayese yapamayacağım. Ama şunları söylemek isterim... Fiyatları uygun bir yer. İki Türk Kahvesine yanlış hatırlamıyorsam 16 TL ödedik ki b