Ana içeriğe atla

Şeyh Gâlib Üzerine Bir Yazı


''Bilir irfanı şarkın
Ki, fermanıyla Hakk'ın
Ezelden Hüsn ü Aşkı'n
Kıyılmıştır nikahı.''
Arif Nihat ASYA - Hüsn ü Aşk


Şiir ile yaşamayı bahtiyarlık kabul edenler sadece dönemlerinin değil her dönemin yazılarına göz gezdirmeyi büyük bir marifet sayarlar. Haklılardır da. Ben de gerek modern gerekse de klasik Türk şiirlerine bakmaktan büyük lezzet duyarım. Bu bakımdan kendimi, bu çağın şanslıları arasında sayarım. Plastik olandan ve nicelikselden uzaklaşmak olarak görürüm şiiri.



Şeyh Gâlib sürekli olarak okuduğum bir şairdir. Onu sürekli okumamın pek çok sebebi var. Lakin bu sebeplerden çok onun kim olduğuna dair bir yazı yazma gereksinimi duyduğum için sadece ondan bahsetmek isteyeceğim önümüzdeki satırlarda.


Şeyh Galip 1757-58’de Yenikapı Mevlevihanesi civarında dünyaya gelmiştir. Şeyh Gâlib’in babası Mustafa Reşit Efendi’nin de Mevlevi olduğu bilinmekte. Mevlana ve Mevlevilik sevgisini ailesinden alan Şeyh Gâlib beyitlerinde de sık sık bu hususlardan bahsetmektedir. 

Henüz 24 yaşında ilk divanını tertip eder. Genç yaşında Konya’ya giden Şeyh Gâlib orada çileye soyunur. Babasının isteği ile İstanbul’a gelir ve çilesini Yenikapı Mevlevihanesi’nde tamamlar.1787 yılında çilesini tamamlar ve tekkede kalmak yerine Sütlüce’de bir ev satın olarak oraya yerleşir.



Yâd eylemez olduk hâber-i Yûsuf-ı Mısır-ı
Sütlice’de bir şûh ile şehd ü şekeriz biz
(Mısırda’ki Yusuf Peygamberin haberini anmaz olduk. Sütlüce’de bir şuhle balla şekeriz biz)


Tarihler 1782 yılını gösterdiği zaman iki büyük olay olur. Bunlardan birisi Büyük Cibali Yangını bir diğeri ise Şeyh Gâlib’in Hüsn ü Aşk’ı yazması. 1787 yılında çilesini tamamlar ve ‘’Dede’’ olur. Mozart’ın öldüğü yıl (1791) Gâlib Dede Galata Mevlevihanesi’nde postnişin olur. 1799 (42 yaşında iken) tarihinde ise Şeyh Gâlib hakka yürür. Galata Mevlevihanesi’nde , Mesnevi şarihi Ankaralı Rüsuhî İsmail Dede’nin türbesinde medfundur.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Başlangıç İçin Gitar Tavsiyeleri

Hayatımıza yeni şeyler sokmak isteriz. Bunlar; insan, hobi, şehir ya da düşünce olabilir. Hobi edinmek, genellikle devamlılığı gelmeyen uğraşlardır. Bir anlık hevesle başlayıp daha sonra bıkarız. Bunların başında da enstrümanlar gelir. Herkes (çoğumuz) bir enstrümanı; sesini ya da duruşunu severek almak ister. Yıllar önce ben de en sevdiğim enstrüman olan gitarı aldım. Yaklaşık dört yıldır elimin altında duran bu güzelim aleti henüz daha yeni keşfediyorum. Son üç aydır sıkı çalışıyorum. Daha önce imkansız gördüğüm bazı teknikleri yeni yeni uygulamaya başladım. Hatta bareli akorları ''Bunu hayatta basamam'' diyerek uzunca zaman aynı akorlar ile geçiş yapmak suretiyle tıngırdattım gitarı. Bugünlerde ise sağ elimi farklı ritmlere alıştırma çabası içerisindeyim. Lafı fazla uzatmadan başlangıç seviyesinde alınabilecek birkaç gitar tavsiyesinde bulunayım dedim. Verdiğim klasik gitar örneklerinin muadilini kendi mahallenizdeki ya da şehrinizdeki müzik marketlerden bulabilirsin

Mandabatmaz Türk Kahvesi -1967/ Beyoğlu

Beyoğlu adımlamak için en çok bulunduğum yer İstanbul'da. İnsan çeşitliliği bakımından ülkemizde daha renkli bir yer var mıdır bilmiyorum. Geçtiğimiz gün yine oradaydım. İstiklal merkezli bir Beyoğlu salınımında bulundum sevgilimle. Nerede oturalım sorularını sağnaklaştırdığımız tam o an kız arkadaşım "Mandabatmaz'a gidelim" dedi... Daha önce adını duymuştum lakin hiç uğramamıştım. Yakın sayılırdık o sokağa. İstiklal'in gürültü ve hengamesinden hemen Olivia Geçidi Sokağına girdik. Az ileride sıralı yer tabureleriyle bizi Mandabatmaz bekliyordu. Doğrusu burası hakkında söyleyecek çok bir şeyim yok. Müdavimlerinden dinlemek daha doğru olacaktır. Ne de olsa 1967 yılından beri mevcudiyetini sürdüren bir mekan. Kahvesi evvelden nasıldı; servis, oturma düzeni, fiyatları ya da sahipleri nasıldı bu konularda bir mukayese yapamayacağım. Ama şunları söylemek isterim... Fiyatları uygun bir yer. İki Türk Kahvesine yanlış hatırlamıyorsam 16 TL ödedik ki b