Ana içeriğe atla

Gün Düşü

Bu metni yazmadan evvel bir ''rüya''  görmüş olmam gerekli midir? doğrusu bilemem. Ama ben bir düş gördüm. Genelde bel bağlamam metni yazmak için başka eylemlerin gerçekleşip/gerçekleş(e)memesine... Gün Düşü başlığı bana başka bir im hatırlattı çocukluğuma dair. Hem saf hem girift, hem yüzeysel hem derin ve hem yatay hem de dikey hatıralardır çocukluğa dair düşler.

Annem beni hep uyuttuğunu sanıp, ev işlerine girişince ve ağabeyim de okulda olunca ''koca'' ev bana kalırdı. Aslında odadan çıkmazdım. Günüm odada geçerdi, annem yarı çekilmiş ruhumun tekrar bedenime girip yaramazlık yaptığımı anlayana kadar. Henüz ulaşıyordum pencerenin boyuna, o zamanlar ağaç olan ve güneşin batışını az buçuk seyretme imkanını bulduğum pencere manzaram; alnıma vuran güneşin, dirseğimi dayadığım mermerin yüzeyinin de birleşmesi ile beraber bana ''gün'' denildiği zaman değişmez bir imaj olarak zihnimde yer ediyor.

Düşümün dilemması ise, geceleyin bir yerlerde oluşum ve çaresizliğim. Düşteki telaşın ben de olmamasının başat sebebi acaba nedir? Ya da kaç kere telaş duydum ki, hayret eder oldum put gibi donup kalışıma? Oysa alnıma güneş vururken ve annem beni uyuyor sanırken ne kadar da telaşlıydım öyle... Okula gitmeye, tıraş olmaya, bir kızın elini tutmaya, bir arabamız olmasına, para kazanıp kendime ve aileme en çok istediklerimizi almaya, uyumak zorunda kalmayacağım günlerin gelmesine, topa daha iyi vurmaya, akşamları dışarı çıkıp çok merak ettiğim caminin tabutlarına bakmaya... Sonra hayatımdaki tüm bu iyi niyetlerim hemen hemen her zaman hastalıklı bir ruh gibi yapıştı bana, tüm bu isteklerim beni mahvetti. Acele ettiğim ne varsa şeytan öyle bir karıştı ki anlatamam.

Uzun zamandır, hayli uzun zamandır, sadece düş görüyorum. Sorgusuzca kabul ediyorum ve deşiyorum bendeki o naif ve edilgen yerlerini uykumda geçen görüntü vagonlarının. Uzun zamandır işlerim yolunda gitmiyor, annemi kandırmam dışında çocukken ve her seferinde yakalanmamam dışında yüzüm gülmedi desem yeridir.

Talih neden tekerrür etmez ?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tek Düzen Hesap Planı Nedir ?

 Tek Düzen Hesap Planı (TDHP), işletmelerin muhasebe kayıtlarını ve mali tablolarını standart bir formatta tutmalarını sağlayan bir sistemdir. Türkiye'de, TDHP 1994 yılında yürürlüğe girmiştir ve Vergi Usul Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde Maliye Bakanlığı tarafından belirlenmiştir. TDHP'nin temel amacı, mali tabloların anlaşılabilirliğini ve karşılaştırılabilirliğini artırmak, muhasebe kayıtlarının doğruluğunu ve güvenilirliğini sağlamaktır.     Tek Düzen Hesap Planının Özellikleri 1. Standartlaşma:    - Bütün işletmeler için aynı hesap kodları ve hesap isimleri kullanılır. Bu, farklı işletmelerin mali tablolarının karşılaştırılmasını kolaylaştırır.    2. Detaylı Yapı:    - TDHP, ana hesaplar, alt hesaplar ve yardımcı hesaplardan oluşur. Bu yapı, muhasebe kayıtlarının daha detaylı ve spesifik olmasını sağlar.   3. Hesap Kodları:    - TDHP'de her hesap için belirli bir kod sistemi kullanılır. Bu kod sistemi, hesapların sınıflandırılma

Marketing Mix Nedir ? (4P)

 Son zamanlarda  pek çok insan e-ticarete yöneldi. Özellikle 18-40 yaş arası için bunu söylemek mümkün. İnsanlar ekonomik özgürlüklerini kazanmak için .eşitli yollara başvuruyor. Bunun başında da ticaret geliyor. Yüzyıllardır servet sahiplerinin mesleği olan "tüccarlık" her ne kadar form değiştirse de nüvesindeki ruh aynı: kar etmek! Kuzenim, arkadaşlarım ve pek çok kişi son zamanlarda e-ticarete yöneldi. Ben de halihazırda önemli bir e-ticaret şirketinde çalışmaktayım. Önümüzdeki dönemlerde istifa edebilir veya kendi markamı kurabilirim. Ama bunun için gerekli sermaye ve bilgi birikimim henüz yok.  Hemen hemen her gün "artık işimi kurmalıyım" desem de henüz cesaret gösterebilmiş değilim. Size bu yazımda iş kurmak isteyenler için en temel bilmesi gereken bir şeyden bahsetmek istiyorum: Marketing Mix ! 1960'larda Philip Kotler tarafından ortaya atılan bu pazarlama teorisi şu dört P den oluışmakta -     Product - Ürün -     Price - Fiyat -     Place - Dağıtım, yer

Muhasebenin Kısa Tarihi

  Muhasebenin tarihi, insanlık tarihi kadar eski olup, ticaretin ve ekonomik faaliyetlerin başlamasıyla birlikte gelişmiştir. İşte muhasebenin tarihine dair önemli dönüm noktaları:     Antik Dönemler - Mezopotamya: M.Ö. 4000 yıllarında, Sümerler tarafından ilk muhasebe kayıtları tutulmuştur. Kil tabletler üzerine yazılmış bu kayıtlar, tarımsal ürünlerin ve ticaret mallarının hesaplarını içerir. - Mısır: Mısır'da da M.Ö. 3000 yıllarında muhasebe kayıtları tutulmaya başlanmıştır. Tapınaklar, piramitler ve devlet kurumları için yapılan harcamalar ve gelirler dikkatlice kaydedilmiştir. - Yunan ve Roma İmparatorlukları: Bu dönemlerde de ticaretin gelişmesiyle birlikte muhasebe uygulamaları yaygınlaşmıştır. Özellikle Roma İmparatorluğu'nda devlet gelirleri ve harcamaları detaylı bir şekilde kaydedilmiştir.     Orta Çağ - İslam Dünyası: Orta Çağ'da İslam dünyasında da muhasebe önemli bir yer tutmuştur. Özellikle Abbasiler döneminde, devletin gelir ve giderlerinin k